Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

beklenildiği gibi

  • 1 beklenildiği gibi

    sure enough

    Turkish-English dictionary > beklenildiği gibi

  • 2 sure enough

    beklenildiği gibi

    English-Turkish new dictionary > sure enough

  • 3 следовать

    несов.; сов. - после́довать
    1) в соч. izlemek

    сле́довать по пята́м за кем-л. — birini adım adım izlemek; birinin izine basmak

    сле́дуй за мной! — peşime düş!

    2) izlemek; kovalamak

    за э́тим пожа́ром после́довали други́е — bu yangını başka yangınlar izledi

    собы́тия сле́довали одно́ за други́м — olaylar birbirini kovalıyordu

    с его́ стороны́ никако́й реа́кции не после́довало — ondan hiç bir tepki gelmedi

    3) uymak; izlemek

    сле́довать тради́циям — geleneklere uymak

    е́сли сле́довать э́той ло́гике... —... bu mantık izlense...

    он не после́довал моему́ сове́ту — verdiğim öğüdü tutmadı

    он в любо́м де́ле сле́довал отцу́ — her işte babasından örnek alırdı

    после́довать призы́ву — çağrıya uymak

    4) тк. несов. gitmek; yürümek; geçmek

    по́езд сле́дует через Ки́ев — tren Kiev'den geçer

    куда́ сле́дует э́тот эшело́н? — bu (askeri) katar nereye gidiyor?

    5) тк. несов. çıkmak

    отсю́да сле́дует вы́вод, что... — bundan şu sonuç çıkar ki...

    6) тк. несов.

    с вас сле́дует пять рубле́й — beş ruble ödeyeceksiniz

    ско́лько с меня́ сле́дует? — borcum ne (kadar)?

    он получи́л, что ему́ сле́довало — alacağını almıştır

    7) тк. несов., безл. gerekir,...malı

    не сле́дует забыва́ть, что... — şunu unutmamak gerekir ki..., şunu unutmamalı ki...

    фа́кты, на кото́рые сле́дует обрати́ть внима́ние — dikkat edilmesi gereken olaylar

    как и сле́довало ожида́ть — beklenildiği gibi

    ••

    как сле́дует — gereği gibi, adamakıllı; doğru dürüst

    ему́ как сле́дует всы́пали — ona bir temiz dayak attılar

    отчита́й его́ как сле́дует — onu bir güzel haşla

    Русско-турецкий словарь > следовать

  • 4 measure up

    ( often with to) (to reach a certain required standard: John's performance doesn't measure up (to the others).) beklenildiği gibi çıkmak,...-e erişmek

    English-Turkish dictionary > measure up

  • 5 sure enough

    elbette, muhakkak, gerçekten
    * * *
    beklenildiği gibi
    * * *
    (in fact, as was expected: I thought she'd be angry, and sure enough she was.) gerçekten de

    English-Turkish dictionary > sure enough

  • 6 tabii

    tabii [tabi:i:]
    I adj
    1) ( tabiatta bulunan) natürlich
    2) ( olağan, beklenildiği gibi) natürlich, selbstverständlich
    3) ( yapmacık olmayan) natürlich, unbefangen
    II adv natürlich, selbstverständlich
    \tabii siz de geleceksiniz selbstverständlich werden Sie auch kommen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > tabii

См. также в других словарях:

  • doğal — sf. 1) Doğada olan, doğada bulunan 2) Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel 3) Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı Doğal liman. Doğal sınır. 4) Yapmacık olmayan 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tabii — sf., Ar. ṭabīˁī 1) Doğada olan, doğada bulunan 2) Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak, âdeta tabii bir ihtiyaç hâline geliyor. A. Rasim 3) Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • doğal olarak — elbette, beklenildiği gibi, işin gereği olarak Doğal olarak kendisinin de o bir adımdan daha çok yaklaşmasına izin vermiyordu. N. Cumalı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tersine dönmek — (bir iş veya durum) beklenildiği, umulduğu gibi gerçekleşmemek, aksi olmak Ya hesapları tersine dönüverirse, o vakit başımıza gelecek belada ortağız kardeşim!. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»